Counter

29 Eylül 2011 Perşembe

Keçe Sepet

Dün bahsetmiştim ya size, keçe kutular yapacağım diye... İşte yine neye niyet neye kısmet oldu dün olduğu gibi. Keçeler ortada idi dünden beri zaten ama kutu kaplama ve ona uygun kutular yapma (ne için kullanacağımı bilmeden tabi yine) yerine keçe sepet çıktı ortaya. Sanırım Elişi Defteri' nin bir kaç gün önceki oyuncak sepetinden de esinlendim. Dün akşam dikme ve örme işini tamamladım ama kenarını nasıl bitireceğim konusundaki kararsızlığım yüzünden bu sabaha kaldı finali. 

20 cm çapındaki taban için 2 cm kalınlığında ve 14 cm uzunluğunda 24 adet keçe bant kestim kahve rengi. Onları tabana diktim güneş gibi. Sonra 2 adet turuncu ve 1 adet de yeşil bant kestim 2x21 cm ebatlarında ve örmeyi tamamladıktan sonra da uçları pul ve boncukla tamamladım. Yapılış aşamalarını da fotoğraflamayı unutmadım bu kez. 

Şimdi gelelim benim hemen her postta derdine düştüğüm ve sizleri de dahil ettiğim soruya:) 

Bu sepetlerden ne olur peki? Efendim, öncelikle hediye olur tabi ama ekmek sepetinden tutun, parfüm, pamuk, makyaj malzemeleri, bebek malzemeleri, bitki çayları daha bir sürü şey ...

Çok zevkliymiş, daha yapasım var :)) 


28 Eylül 2011 Çarşamba

Eski çay kutusu yeni ne(?) kutusu ?

Aslında bu sabah niyetim bu kutuyu değerlendirmek değil, kocaman bir karton kutuyu keçe ile kaplamak ardından bu kutuya takım küçük kutucuklar yapmak idi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Keçeleri döktüm ortaya sonra diğer malzemeleri toplarken dolabın içinden bu kutu gözüme çarptı, boyarım diye ayırmışım hobi dolabına. Hani hiç bir şeyi atmıyoruz ve değerlendiriyoruz ya, atmadığım o kadar çok ıvır zıvır var ki, kurcalarken elimde kalınca bu kutu vardır bunda da bir keramet deyip boyaları çıkardım bu kez :)

Ama o kadar zor oldu ki zemini açık renk ile kapatmak, kaç kat boyadım hatırlamıyorum. Pek sıkıldım boyarken. Antalya güneşi işe yaradı bu kez ve çabuk kurudu şükür ki. Kutu boyandı, peçete de fikslendi, alt kısmı ince organze kurdele ile kapağı da kalın kurdele ile süslendi de sonuçta ne oldu bilmiyorum. Yani ne işe yarar nerede kullanılır hiç bir fikrim yok. Şimdi yeni hali ile dolaptaki eski yerini alacak. Keçe kutuları da hafta sonuna yetiştiririm sanırsam.




22 Eylül 2011 Perşembe

Yağmur, bebek hırkası ve bir çekiliş

Ne başlık atacağımı bilemedim, heyecan yaptım, hepsini yazdım :)

Ben yağmuru (genellikle) çok severim. Berekettir, ferahlıktır, umuttur, bitkilere candır. Meslek hayatım boyunca sulama işinden kaytarabilmek, oradaki iş gücünü farklı işlerde değerlendirebilmekti ayrıca. Genellikle severim dedim ya, işte o genelliklenin açılımı da şu: İşte fön çektirmişsindir şemsiyen yoktur, üstün incedir, ayakkabın açıktır ya da şantiyede acil yetiştirmen gereken işler vardır, beton dökeceksindir planın aksar, işveren yağmura değil sana bozuk atar, rögarlar tıkanır taşar falan filan; sudan sebepler yani :) Bir süredir evdeyim zaten bana ne şantiyedelerdeki işten güçten dimi?

20 Eylül 2011 Salı

Bebek kazağı...

Bebekler için bir şeyler hazırlamak, uğraşmak hep çok tatlıdır. Benim çerçeve projelerim de öyle çıktı ortaya zaten. Bebeklere özel yumuşak bir çerçeve nasıl olur diyerek...

Örgü benim en sevdiğim uğraşlardan biri. Öğrenciyken bütün kazaklarımı kendim örerdim. O zamanlar Ankara' daydım zaten ve örgü kalın kazaklar içinde kaybolmak çok büyük bir keyifti ama sonra İzmir, Fethiye, Antalya derken yeni kazak ihtiyacım olmadığı gibi eski kalın kazaklarımı bile taşımadım bu şehirlere. Ama özlemişim örgü örmeyi. Geçenlerde dolapta bulduğum cici renkli yünlerle henüz bir yaşına bile gelmemiş bir bebeğe ki daha önce de kendisine bir elbise örmüştüm, bir kazak öreyim dedim. Kız diye hep pembe mi giyecek değil mi? Bir günde de bitti malum minicik. Düğmelerini de yine yünden yaptım, azıcık da süsledim ama çok değil :)


17 Eylül 2011 Cumartesi

Kek yaptım :)

Ben bu aralar biraz yemeğe mi düştüm ne? Hiç yapmazdım böyle şeyler ama bir haftada ikinci yemek paylaşımı oldu bu. Siz el becerilerinizi paylaşırken, ben sürekli gırtlak derdindeyim sanırım. Bir de özellikle paylaşıyorum ki boş durmuyorum mesajı veriyorum aklım sıra. Bak bak...

Sabah kahvaltı üzerine webden köşe yazarlarımı okudum, sonra da sizlerin sayfalarına bakayım dedim. Bir de baktım Mekila, Limonlu ıslak kek yapmış. Birden bire coştum. Aylardır ne yapmıştım ne yemiştim kek, hele de limonlusundan :) Hafta sonu coşkusu da olunca hemen ayaklandım, iş edindim, yaptım, ev koktu mutlu oldum. Hatta üst kat komşum canım arkadaşım da "kek mi kokmuş burda ?" diye gelince daha da keyiflendim :) Yedik rahatladım.

Tarif ister misiniz bilemedim çünkü tarifim doğaçlama. Ama saklamış da olmayayım belki sizin de canınız çeker yapmak istersiniz en basitinden:

16 Eylül 2011 Cuma

Bir tepsi-sehpa projesi ve blog tiryakiliği :)

Uzun zamandır bu sehpayı paylaşmak istiyordum sizinle ama fotoğraflarını çekemediğim için ekleyemedim siteye. Bu cici sehpa çok sevdiğim arkadaşım ve ne şanslıyım ki üst kat komşuma yaptığım doğum günü hediyesi. Kızcağız bana bir ara bu tarz sehpaları ne çok sevdiğini, ona çocukluğunu hatırlattığını söylemiş bulundu. O günden sonra iş edindim. Hemen bir tane bulup ona özel salonunun renklerinde boyamalıyım, sevindirmeliyim diye planladım. J


Sehpanın rengi krem ve yağ yeşili. Koltuklarıyla aynı renk. Yani koltukların kolçakları deri ama minder ve yastıkları krem üzerine yağ yeşili ve kahve kelebekli. Laleler de kontrast renk oldu. Ben uyumu çok sevdim, O da bayıldı o yüzden daha da çok sevdim ama doğum gününe yetiştirip verme telaşı içinde fotoğraflamayı unutmuştum. Bugüne kısmetmiş.


14 Eylül 2011 Çarşamba

Hayırdır inşallah !

Dün akşam uyumadan önce niyetim rengarenk keçeleri çıkarıp onlarla uğraşmaktı. İlginç bi şeyler vardı aklımda ama sabah kalktım ki, hayırdır inşallah aklımda bambaşka bir fikir. Kel alaka ama olsun emekse emek, vakitse vakit, uğraşmaksa uğraşmak :)

Amma gizem yarattım değil mi? Ama şaşıracaksınız, beklemediğiniz bi şey:

Şimdi tadını bilen, daha önce bir şekilde tatmış olan her insan evladının canı zeytinyağlı yaprak sarması çekebilir değil mi? Olsa da yesek şeklinde. Ama benim canım yapmak istedi. Oturup ince ince uğraşmak, kalem kalem sarmak...

Sabah sabah daha kahvaltı etmeden aklıma düştü. Tabi ki tarifini anlatacak değilim uzun uzun, hepiniz biliyorsunuzdur zaten, ayrıca da kişi haddini bilmeli değil mi? Üstelik bir yemek blogunda değiliz ki. Ama öğlene dek tüm vaktimi alan ve keçeleri bir başka güne bırakmama neden olan (ayırca ellerimi buruş buruş ve yemyeşil hale getiren) sarmaları paylaşmak istedim. Hani "tembellik yapmadım arkadaşlar, çalıştım işte" şeklinde...

13 Eylül 2011 Salı

Hediye tepsiler

Hepiniz bilirsiniz, bizim gibi evde üretmeyi seven insanlar, ürettikleri kadar paylaşmayı da çok severler. Ben de çok severim. Yani biri bende yaptığım bir şeyi görüp beğenmesin, hemen yaparım ona da bir tane. Hal böyle olunca yakın çevreni, hele de birbirinden ayıramadığın insanları donatıyorsun. (Hatta bir süre sonra "ya yok mu senin bunları değerlendirebileceğin bir satış mekanı, istemiyoruz biz artık ya; dolduk taştık, git sat bize ne " diyen bile oldu.) Yani bir sevdiğine ahşap kutu boyadın; hadi bu sefer içine sinmiyor dur şuna da yapayım buna da yapayım derken bakmışsın ki en az 3-4 tane yapıvermişsin.

Durum böyleyken böyle. Geçenlerde aynen böyle duygularla 3 tane tepsi yaptım: Anneme, eşimin annesine ve biricik ablama. Takip edenleriniz biliyordur ben ahşap boyama işinde çok da iyi değilim aslında ama kimi zaman zevkle yaptığımda çıkan ürünleri seviyorum. Varsın profesyonel olmayıversin, önemli olan benden gitmesi değil mi sevdiklerime. Ki üçü de bayıldılar. Eminim eve gelen eşe dosta da gururla gösteriyorlardır :)


10 Eylül 2011 Cumartesi

Nihayet Uzuuuun Rehavet Döneminin Sonu (umarım)

Eylül geldi sonunda. Antalya hala serinlemedi ama olsun, artık umudum var :) Elbet serinleyecek. En azından akşamları hafif serin bir esinti olabiliyor kimi zaman.

Üstelik vitrinlerde kışlıklar gözükmeye başladı, adamların bir bildiği var ki kazaklar, süveterler, çizmeler satışa çıktı değil mi?  Ayrıca bazen haber bültenlerinde bazı bölgelerde yağmur bulutları filan da görüyorum. Evet sanırım yaz bitiyor. Şükürler olsun Allahım :))

Yani şu psikolojiden çıkmanın zamanı gelmiştir benim için.


Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...